Bazılarımız daha güçlü empati yetenekleri ile mi doğdu? Yoksa bu daha sonradan geliştirilebilir bir yetenek mi? Hangi alışkanlıklarımız bizi empatiden yoksun kılıp bencil ve narsist insanlar haline getiriyor?
Max Planck Enstitüsünün yaptığı araştırmaya göre kendi duygularımızın ve deneyimlerimizin nörobiyolojik kökleri, empati kapasitemizi azaltabiliyor.
Empatinin Bilimi
İnsan zihninin doğasında egozim bulunur. Bu doğaldır, çünkü zihin kendini bağımsız bir bedenden oluştuğunu düşündüğü için en önemli görevi bedeni hayatta tutmak ve üremektir. Diğer yandan ise takım halinde yaşamak da hayatta kalmayı artıran bir faktördür. Bu sebeple sosyalleşip kabile halinde yaşamaya yatkındır insanlar…
Bu çelişki gibi gözükse de muazzam bir dengedir. Empati yeteneğinin az olduğu insanlarda ise beyinde sağ supramarjinal girus diye anılan bölge bu durumu tekrardan dengelemek ister. Empati düştüğünde, kendi duygusal durumumuzun farkına varmamızı sağlar ve dolayısıyla şefkat duygusunu artırmaya çalışır. Kısacası bu bölüm temel olarak empati ve şefkatten sorumludur.
İnsan, dış dünya ve diğer insanlar ile bir araya geldiğinde kendi duygularını başkalarına projekte eder. Aslında bilim bunun açıklamasını tam olarak yapamıyor… Yine dönüp cevabı Carl Jung’un ortaya koyduğu kolektif bilinç ve insanların enerjetik olarak birbirine bağlı olduğunu ispat eden kuantum fiziğinde buluyoruz.
Rahatlık Alanı Empatiyi Tehlikeye Atıyor
Az önce bahsettiğimiz denge, rahatlık alanında isek daha kolay bozuluyor. Zihin kendini ne kadar hissederse o denli olaydan kopuk hissedebiliyor. Oturduğumuz yerden depremzedelere ne kadar yardım edeceğimizi, bir de olayın içerisinde olduğumuzda ne kadar yardım edeceğimizi hayal edin. Bu tip durumlarda empatiyi artırmanın yollarından biri de olaya hikaye ve anlam katmaktır. Stalin demiş ki:
“Milyonların ölümü istatistik, bir kişinin ölümü trajedidir.”
Nörobilim şu ana kadar şu varsayımdan yararlanıyor, kişiler empati için kendi duygularını baz alıyorlar. Ancak bu varsayım her iki tarafından aynı koşullarda olduğunda gerçekleşiyor. Aksi takdirde sağ supramarjinal girus kısmının devreye girmesi gerekiyor.
Empati Eksikliği
Empati yoksunluğunun fazla olması insanları psikopatlık seviyesine kadar götürebiliyor. Psikopatların beyinleri incelendiğinde ilgili kısımlarda hiç bir aktivite olmadığı saptanmış. Asıl soru ise bu durumda olan zihinler için ne yapılabilir?
Empati Geliştirebilir Mi?
Artık nörobilim sayesinde beynimizi ve dolayısıyla zihnimizi daha iyi anlıyoruz. En önemli keşiflerden biri ise neuroplasticity; yani zihinde yeni ağlar oluşturup bir anlamda yeniden programlayabiliyor olmamız.
Nörolojik araştırmalar gösteriyor ki, özenli farkındalık çalışmaları, şefkat meditasyonları ve hoşa gitmeyen deneyimlerimizi iyileştirecek fiziksel aktiviteler yapmak empatiyi artırıyor.
Özenli farkındalık çalışmaları ve şefkat meditasyonları beynimizi yeniden yapılandırıyor. Farkındalığımızı zihnimizi gözlemleyerek ve yerleşmiş olan koşullanmalarımızı, temel inançlarımızın farkında vararak artırabiliriz.
Empati, ancak koşullanmamış, yargısız ve hiç bir şeyi kişisel almayan bir zihin tarafından oluşturulur.
Aşırı tepki ile olayları abartarak yaşamak empati değildir. Büyük bir ihtimalle kişinin kendi travması tetikleniyordur.
Şefkat meditasyonunu yapmak ise çok kolay; her gün beş dakikanızı sessiz bir şekilde sevgi ve şefkat dolu düşüncelere ayırmanız yeterli. Aile ve arkadaşlarınıza, çekişme yaşadığınız kişilere, çevrenizde acı çeken insanlara ve son olarak kendinize sevgi ve şefkat…
Burada özellikle kendinizi sevmek ve affetmek kısmı en önemlisi, çünkü genellikle kendimizdekileri en yakınlarımıza projekte ederiz.
Hoşa gitmeyen deneyimlerimizi iyileştirecek fiziksel aktivitelere rahatlık alanını terk ederek başlayabilirsiniz. Cömertlik, sosyal hizmetler ve gönüllü yardımlar hem sizi daha mutlu ve sağlıklı yaparken, empati yeteneğiniz de artacaktır…
Bunlar küçük adımlar… Unutmayın ki, bir yere gitmek için harekete geçmelisiniz…