Dünyada kişi başına yaklaşık beş web sitesi düşüyor, bu sayı her dakika artmaya devam ediyor.
Internet’den bir gün içinde ulaşan ortalama pazarlama mesajı sayısı ise ortalama 1,800!
Siz fark etseniz de, fark etmeseniz de durum böyle. Konu da aslında bu, siz fark edilen bir web siteniz, ürününüz olsun istiyorsanız artık sıkça duyulmaya ve yaygınlaşmaya başlayan Neuro Marketing kavramını denemelisiniz. Bu konuda Türkiye’de ajanslar çeşitli sektörlerde faaliyet göstermeye başladı. Ama gözünüz korkmasın. Her ne kadar bazı uygulamalar için sizler EEG,PET, fMRI cihazları, göz tarama testleri vs gerekse de, belli bir seviyede biyoloji, psikoloji ve Nörologların araştırmalarının sonuçlarını bilerek işinizi oldukça geliştirebilirsiniz.
Özellikle de işe giriş maliyetlerinin düşük olduğu internet firmaları Neuro Marketing (Zihinsel Pazarlama) Eğitimi alarak yola çıkabilirler. Bu konuda referans olarak alınabilecek kitaplardan biri de Lasun Joshua George’un kitabı…
Neuromarketing Techniques for Internet Marketing
NeuroMarketing prensiplerini web sitelerine uygulayınca neler mi buluyoruz? Bir çok anlayış ve taktik! İşte bazıları…
Kolay Kullanılabilirlik
Sürüngen beynimiz zihnimizde karar mercisidir. Eğer sizi hayatta tutmaya çalışan beyin bu Eski Beyni Nörologların yaptığı araştırmalara göre öncelikle bedeni güvenli bir alanda tutmak istiyor. Bu ister bir fiziki tehlike olsun, ister filmde gördüğü bir tehdit, isterse de web’de yaşadığı bir zorluk… Fark etmiyor.
Bilinçaltı sorgulamaz. Zorluklar karşısında yapacağı tepki genellikle kaçmaktır.
Bu sebeple sitenizdeki her türlü aşamanın, özellikle de mahremiyet (privacy) ve ödeme konusunda deneyimlerin pürüzsüz olması gerekir.
Bir tuşun veya işlemin “bir defa olması” önemlidir.
Çekici ve Rahatlatıcı Tasarım
Siteyi ziyaret eden kişinin sayfa hakkında fikir sahibi olması bir saniyenin yarısı kadar bir sürede gerçekleşiyor. Sürüngen beynimiz, yeni beynimize göre çok hızlı (daha detaylı bilgi için eski yazılardan Veto Hakkı’nı okuyabilirsiniz). Bunu bilinçli bir şekilde fark etmeniz mümkün değil.
Kullanılan kelimeler, yazı tipleri, görseller, renkler, yerleşim, görseldeki ifadeler… Bu ilk izlenimi etkilemektedir.
Ne Dediğiniz Değil, Nasıl Dediğiniz Önemli
Tasarım, verilen mesajla uyumlu olmalıdır. Sayfalar arasında uyum ve işlemlerde adımlar arasındaki geçişin yine genel mesajınızı desteklemesi size sadık ziyaretçiler sağlayacaktır…
İçerikleriniz, etkinlikleriniz, paylaşımlarınız genel mesajınızla, ürün veya servisinizle ilgili olursa ortaya çıkacak trafiği bir hayal edin!
Medyanız Doğru mu?
Sitenizin tanıtımını hangi kanalla yapıyorsunuz? Epostalama (emailing) artık tarihe karıştı; etkisi yok denilecek kadar az. Bunun yerine ilgili bloglar, forumlar, Facebook, LinkedIn veya bölgenizde hangi sosyal medya sitesi popülerse…
Rekabeti Takip Ediyor Musunuz?
Etmeyin! Benzersiz olun. Kopyalamak size bir rekabetçilik kazandırmaz. Beynimiz kontrastları fark edecektir. Bu da “farklı” bir pozisyonunuz, mesajınız, hizmetiniz dikkat çekecektir.
Değişimin Farkında Mısınız?
Pazarlama ve reklam eskisi kadar tek taraflı bir iletişim değil. Son kullanıcılar, hiç bir zaman bu kadar yorum yapabilir, birbirleri ile konuşur, markalar hakkında olumlu veya olumsuz haber yapma yetisine sahip olmadı. Bu sebeple eskisi gibi agresif pazarlamadan ziyade, artık talebi yaratmak daha fazla önem kazandı. Web sitenizde ve iletişimde içeriğin iyi yazılması, ilginç olması, güvenilir ve tutarlı olması sizi birkaç adım öne götürecektir.
Duygularınız Var Mı?
Artık markalar da sosyal medya ile birer karakter olmaya başladı. Bu karakterin insanlar gibi duyguları olmalı. Beynimiz empati yeteneği ile karşısında robot gibi olmayan bir marka veya kurumla daha iyi bir ilişki kuracaktır.
Mevcut Müşterilerinizi Tanıyor Musunuz?
Sadık müşterilerinizin önemli olduklarını hissettirecek hizmetler, içerikler sağlıyor musunuz? Yoksa yeni bütçe ve vaktinizi sadece yeni müşteri bulmak için mi kullanıyorsunuz? Bir kişi mevcut üyeliğini iptal edip, yeni müşteri gibi aynı hizmeti çok daha ucuza tekrar alıyorsa, müşteri sadakati nasıl sağlanır?